Espadrilin Tarihi
Politik iktisatçı Francesc Roca'nın, "ayakkabıcılık, tarihsel belleğin fakir kuzenlerinden biridir” sözünün haklılığını espadrilin tarihçesinde de görüyoruz, kökenini çevreleyen birden çok hikaye var, size en geçerli olanları anlatacağım ama gelin önce espadrilin tarihine sinema ile başlayalım.
Espadril en yüksek popülerliğini Hollywood tanrıçaları tarafından kazandı. The Lady from Shanghai (1947) filminde Rita Hatworth ve 1948’de Lauren Bacall'ın Key Largo filminde espadril giydiler.
Lady from Shanghai Rita Hayworth
Grace Kelly’i Cary Grant ile 1955 yılında To Catch a Thief filminde espdrille gördük.
Amerikan başkanı da espadrili benimsedi
Dahası var. Ve işte karşınızda espadril obsesif sanatçılar
Humpry Bogart, Salvador Dali, Ernest Hemingway, Pablo Picasso, Jane Birkin
Etimolojisine bakalım;
Sizce, "Espadril" İspanyolca mı yoksa Fransızca bir kelime mi?
Espadrille, İspanyolca'da Occitan dili espardenya veya esparteña'dan türetilen Fransızca bir kelimedir. Katalanca spart "ip yapmakta kullanılan bir ot, hasır" sözcüğünden türetilmiştir. Katalanca sözcük Eski Yunanca spárton σπάρτον "bükülmüş ip, sicim" sözcüğünden alıntıdır.
Tarihçeye geçmeden önce taban malzemesi Jüt hakkında bilgi aktarmak istiyorum.
Jüt: Tarihten ve kültürlerden doğan bir ip.
Mısır, Roma ve Kızılderili arkeolojik sit alanlarında otlardan yapılmış sandaletler keşfedildi ve geleneksel olarak Afrika ve Asya'nın birçok yerinde giyildi. Ancak, tarihsel ve uluslararası olarak tanınan İspanyol espadrilidir En basit haliyle, bir jüt tabanı (orijinal olarak esparto ipinden yapılmıştır) kumaş bir saya kıvrılır, sarılır ve dikilir, bu da hem biyolojik olarak parçalanabilen hem de geri dönüştürülebilir olan esnek, nefes alabilen ve rahat bir ayakkabı oluşturur.
Jüt, Corchorus türlerinden üretilen bir çeşit lif. Ticarette kullanılan jüt, Corchorus capsularis ve Corchorus olitorius olmak üzere iki tür bitkiden elde edilir. Bu bitkiler bir sene içerisinde 2-4 metre boyuna ulaşır.
Jütün, İndus Vadisi Uygarlığı tarafından MÖ 2200-1900 arasında tekstil üretiminde kullanıldığına dair deliller bulunmaktadır. Çin ve Malezya'da yetiştirilmeye başlanmıştır. Colitorius, Akdeniz'de de tanınmış ve yetiştirilmeye başlanmıştır. Amerika'ya ulaşması 1870 senelerine rastlar. Amerika'da Teksas ve Güney Karolina eyaletlerinde üretilmektedir.
Dünya jüt üretiminin hemen hemen hepsi Hindistan'a ve Bangladeş'e aittir, bu ülkeleri ise Çin, Özebkistan ve Nepal takip eder.Üretimin buralarda fazla olmasının bir sebebi de işçiliğinin çok ucuz olmasıdır. Jüt toplaması oldukça zordur. Bitki üç ayda yetişkin hale gelir. Çiçek açtığı vakit toplanması gerekir. Tohum dönemine rastlayan mahsul ağır olur, ama lifler kalınlaşmış ve sertleşmiştir.
Toplanan jüt bitkisi balyalanarak havuzlara atılır. Havuzların üzeri orman bitkileri, hatta hayvan gübresi ile örtülerek bekletilir. Bu kirli ve havasız su içinde jüt kabukları çürüyerek açılır. Kabuklar içinden lifler çıkarılıp serilerek kurutulur. Bundan sonraki işlemlere fabrikalarda makinalarla devam edilir. Pamuk ipliği üretiminde olduğu gibi taraklardan geçirilerek temizlenir, tamamen liflerine ayrılır, bobinlere ip olarak sarılır. İp kalınlıkları maksada göre değişiktir.
Espadrilin ilkel izleri Endülüs mağarasında bulundu ve 4000 yıl öncesine kadar uzanıyor. Yazılı tarihe ancak 1322'de girdi
Granada Arkeoloji Müzesi'nde bulunan bir çift espadril MÖ 2000 yıllarına tarihleniyor.
Jüt ipi veya örgülü kenevirden ve keten kumaştan yapılan bu hafif sandalet, XIII.Yüzyılda Aragon Kralı'nın piyade adamları tarafından giyiliyordu. Ancak kesin olan tek şey, ünlü jüt veya kenevir tabanlı ayakkabılarla ilgili tüm teorilerin, espadril üretiminde yıllarca tartışmasız tekeli koruyan Pireneler'de tünemiş küçük bir kasaba olan Mauelon ile bağlantılı olmasıdır. Sakinleri Arjantin ve Güney Amerika'ya göç etmiş, espadriller kendi bask adı olan “alpargata” adı altında dünyaya yayılmaya başlamıştır.
Bask ülkesinde, güneybatı Fransa'da espadril nesiller boyu yapılmıştır. ilk giyenler, katalano-aragonlu askerlerdi, ardından rahipler.
1880 civarında, çoğu espadril maden işçilerine satıldı, ancak aynı zamanda Güney Amerika'ya da ihraç edildi. Geleneksel olarak, alpargata ya siyahtı ya da doğal ham renkli kumaşında (daha açık olanı Pazar günleri ve daha koyu olanı hafta boyunca giyildi) ve her bölge alpargata'yı kendine özgü bir şekilde yapıyordu. Zamanla, farklı İspanyol bölgeleri kendi benzersiz espadril stillerini geliştirdiler; bazıları önden kurdeleler, diğerleri ponponlar ve kontrast süslemeler ile dokundu. Hem erkekler hem de kadınlar tarafından giyildiler, ancak Katalonya'nın ulusal dansı Sardana sayesinde günlük imajlarını aşmayı başardılar. Dansçılar kırmızı şapkalar, geniş etekler ve bacaklarının etrafına kurdele bağları olan espadriller giyerdi.
1850 ile 1880 arasında üretim yöntemi gelenekselden sanayi öncesine doğru ilerledi. 1880'den itibaren espadriller fabrikalarda zamanla uyarlanan makineler kullanılarak üretildi. Yüzyılın başında espadril üreticileri büyük bir refah döneminin tadını çıkardılar. Pazar, her madencinin her hafta yeni bir çifte ihtiyaç duyacağı Kuzey Fransa madenlerinden gelen talep tarafından yönlendirildi. Tüm işi yapacak kadar yerel halk yoktu, bu yüzden fabrikalar İspanya'dan, özellikle Pireneler'in İspanyol tarafındaki iki Bask bölgesi olan Navarre ve Aragon'dan mevsimlik işçileri işe aldı. Mauleon'da espadril yapan işçilerin sayısı 1896'da 537'den 1911'de 1.585'e yükseldi.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra sektör için zorluklar çıkmaya başladı. Madenlerdeki koşullar değişti. Patlamaları önlemek için mayınlar ıslak tutuldu ve espadrillerin ip tabanları buna uygun değildi. Sonuç olarak espadril, kauçuk taban eklenerek modifiye edildi. Karanlık bir dönemin ardından, espadriller arzu edilen bir moda nesnesi olarak aniden patladı: 1940'larda ABD'de moda oldular. Girişte de bahsettiğim gibi Lauren Bacall’ın 1948’deki Key Largo filmindeki karakteri ayak bileği bağcıklı espadriller giymişti. Aynı zamanda, Peron dönemi emek hareketinin Arjantin'deki siyasi sahnesinin sembolü oldular.
1960'larda, Bay Yves St-Laurent tarafından daha önce hiç yapılmamış topuklu bir espadril üretildi.
80'li yıllarda ABD televizyon dizisi “Miami Vice” nin başarısının bir sonucu olarak moda yeniden canlandı, burada Sonny (Don Johnson) ve Rico (Philip Michael Thomas) espadril giydi.
Mauleon bugün hâlâ espadril endüstrisinin merkezidir.
İtalyan ayakkabı tasarımcısı Salvatore Ferragamo, espadril'i şık bir sokak giyimine yükseltmekle tanınabilir. 1930'larda ve 40'larda İtalya'ya yapılan ticaret ambargoları, yüksek kaliteli deri de dahil olmak üzere malzeme kıtlığına yol açtı. Ferragamo, rafya, mantar ve tekstil ürünlerini yaratıcı bir şekilde kullandı ve 1937'de örgülü ipe sarılmış bir kama topukla bir stil başlattı. Kırk yıl sonra, Yves Saint Laurent bir trendi ateşledi.
Sık sık söylüyorum; mutluluk ile ayakkabılar arasındaki bağı hissetmek için sindirella olmaya gerek yok bir çift espadrilinizin olması yeterli